Üç Zeytin
“Sofradaki üç zeytinden sonuncusuna çatalımı uzattığımda kardeşimin de çatalını uzattığını gördüm. Duraksadık. Göz göze geldik. Her zaman olduğu gibi çatalımı çektim. Yer sofrasına üstümü nazikçe çırparak kalktım.” Denize nazır köşkün penceresinden vardığım fakirliğe bakarken “üç zeytin”li günlerin bu günlere nasıl teselli olduğuna mantık yüklemeye çalışıyordum. Zeytini dört yapmaya çabaladığımız, hayatı bölüşüp acıyı azalttığımız, mutluluğumuzu çoğalttığımız çaba dolu o yıllar… Önüme serilen manzaranın karanlığında fener misali beni hayata bağlayan o günler… Açken bile mutlu olduğumuzu o yıllar… Üç zeytini paylaşıp gözümüzün doyduğu o yıllar… Neleri kazanırken neleri kaybettiğimiz bugünler… Tokken bile mutsuz olduğumuzu bu günler… Hanları hamamları paylaşıp gözümüzün doymadığı bu yıllar… Ey İnsanoğlu! Ne zaman emdin bu çiğ sütü?