10. SINIF TDE ÖZETİ

 I.      ÜNİTE: EDEBİYATIN TARİH VE DİN İLE İLİŞKİSİ

         EDEBİYATIN DİN VE TARİH İLE İLİŞKİSİ

1.     Tarih- Edebiyat: Edebiyat, toplumun eseri olmasından olayı ona bağlı ve uyumludur. Yani bir milletin coğrafi çevresiyle, dini, iktisadi, hukuki, ahlaki, sanatsal ve siyasi hayatı edebiyatı doğrudan etkiler. Bir edebi eseri değerlendirirken, o eserin hangi zamanın koşullarıyla yazıldığını öğrenip ona göre değerlendirmesi yapılmalıdır. Filoloji yani ‘’Lisaniyat’’ ve tarih üzerine dayanmadan edebiyat tarihi meydana getirilmez. Her edebi eser mutlaka toplumsal bir ülkünün ifadesidir.

 

2.     Din- Edebiyat: Din insanı kutsal bir duygu, ortak bir şuur ve vicdan etrafında birleştirir. Her dinin kutsal bir metini vardır ve insana çeşitli bilgiler verir aynı zamanda birey bu kutsal metini okurken edebi bir bilince ve dil zevkine de ulaşır. Bu din-edebiyat ilişkisinde; edebiyat, duygu, düşünce, hayali, yorumları, tutumları dil ile en güzel şekilde meydana getirmesidir, dini hayat ile de bu edebiyatta oluşan dönemleri etkileyen önemli bir etkendir.

 

      Türk Edebiyatının Dönemleri

1.   İslamiyet’in Kabulünden Önceki Türk Edebiyatı

§   Varlığı belgeler yardımıyla kanıtlanmıştır.

§   Bu dönem edebiyatı ikiye ayrılır: sözlü ve yazılı. Yine bu dönemde dil, anlatım, duyuş ve zevk yapancı etkilerden uzak, milli bir edebiyat özelliğini taşır.

§   Sözlü Edebiyat; destan, sav, sagu, koşuk gibi türlerden oluşur. Bu türler günlük hayatta konuşulan dil ile ‘’şaman, kam, baksı, ozan’’ gibi adlar verilen kişiler tarafından ‘’kopuz’’ eşiğiyle söylenmektedir. Bu türleri söyledikleri konular genellikle kahramanlık, doğa,

§   Yazılı Edebiyat; Köktürk metinlerinden oluşmaktadır. Bunun ilk ürünleri 8. yüz yılda yazılmış olan Köktürk yazıtlarıdır.

§   Yazılı dönemin ikinci yarısına Uygur Dönemi denir ve bu döneme ait oldukça kaynak vardır. Bu dönemde yazılmış eserlerin çoğu o zamanın dininden etkilenilmiş olup, Mani ve Buda dini etkisindedir. Bu dönemin önemli eserleri ise, Altun yYaruk, Sekiz Yükmek, Irk Bitiğ.

§   O döneme ait bir sagu örneği:

       Bilge bögü yunçıdı

       Ajun anı yançıdı

       Erdem eti tınçıdı

       Yerke tegiip sürtülür.

 

2.     İslamiyet’in Etkisiyle Gelişen Türk Edebiyatı

§   Türklerin 8. yüz yıl itibariyle Müslümanlığın etkilerini hissetmeye başlayıp 10. yüz yılda da  Müslümanlığa geçmesiyle başlamıştır.

§   Bu döneme ait (geçiş dönemi) önemli eserler şunlardır: Kutadgu Bilig, Divan-ı Lügat-i Türk, Atabeytü’l-Hakayık, Divan-ı Hikmet.

§   Kutadgu Bilig’den bir örnek:

       Yagız yir yıpar toldı kafur kitip

       Benzemek tiler dünya körkin itip

       İrinçig kışıg yazkı esin

       Yaruk yaz yana kurdı devlet yasın.

 

*      İslami Dönem Türk Edebiyatı iki kola yarılmıştır bunlar: Halk ve Divan Edebiyatıdır.

a)     Halk Edebiyatı: halk arasında yetişmiş sanatçılar tarafından Türkçe sade bir dil ile sözlü edebiyat türüdür. Kendi içinde 3’e ayrılır: Dini-Tasavvufi, Aşık ve Anonim.

 

b)     Divan Edebiyatı: Çoğunlukla medreselerde eğitim görmüş, eğitimli olan kimseler tarafından, ağır ve Arapça-Farsça kelimelerin fazla olduğu bir dil vardır. Halk edebiyatının tersine ağır, yüklü ve sanatlı bir dili vardır.

§   Gazel (Divan Edb. Örneği)

       Açıldı bağçe-i reng ü buda bar-ı bahar

       Pür etti gülşeni hep tuhfe-i diyar-ı bahar

 

§   Koşma (Halk Edb. Örneği)

       Çukurova bayramlığın giyerken

       Çıplaklığın üzerinden soyarken

       Şubat ayı kış yelini kovarken

       Cennet demek sana yakışır dağlar

 

3.     Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı

§   19. yüz yılda etkisini gördüğümüz ve Tanzimat Fermanı ile değişik konular(askeri, siyasi, toplumsal) ve edebi türlerin edebiyatımıza girmesiyle gelişim göstermiştir.

§   Edebiyatımıza giren bazı türler şunlardır: gazete, Batı edebiyatından yapılan çeviriler, uyarlamalar.

§    Bu edebi dönem; Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati, Milli ve Cumhuriyet Edebiyatı olmak üzere  dönemlere ayrlır.

§   Bu döneme ait bir örnek:

       Eyvah ne yer ne yar kaldı

       Gönlüm dolu ah u zar kaldı

       Şimdi burdaydı gitti elden

       Gitti ebede gelip eselden

       Ben gittim o haksar kaldı

       Bir guşede tamar kaldı

 

       Türk Yazı Dilinin Tarihi Gelişmesi

a)     Eski Türkçe

§   8. ve 13. yüz yıl arası Türkler tarafından kullanılan dil eski Türkçedir.

§   Köktürk, Uygur, Karahanlı devirleri Eski Türkçe kullanmıştır.

§   Bu dönemlerde eski Türkçe ile Köktürk’ler Orhun Kitabeleri; Uygur’lar dini ve hukuki yazılar; Karahanlı’lar Kutadgu Bilig, Divan-ı Lügati’t Türk ve Atabeytu’l Hakayık örneklerindendir.

 

b)     Kuzey- Doğu Türkçesi, Batı Türkçesi

§   Bu dönem hem Türklerin yeni yazı dillerini meydana getirdiği hem de bölgelere yayıldı yani barıda Anadolu’ya kuzeyde ise Karadeniz’in kuzeyi ile batı kısmına kadar yayıldı.

 

 

1.     Kuzey-Doğu Türkçesi

§   13. yüz yıl ile 14. yüzyıl da Hazar Denizi’nin kuzeyinde ve Orta Asya’da, Eski Türkçenin devamı olarak kullanıldı.

§   Bu dönem ikiye ayrılıyor: Kuzey ve Doğu Türkçesi

 

 

2.     Batı Türkçesi

§   Hazar Denizi’nin güneyinden batıya gelip yerleşen Oğuz Türklerinin yazı dilidir.

§   13. yüz yıldan itibaren kesintisiz bir şekilde devam etmiştir ve diğer yazı dillerine göre daha çok gelişim göstermiştir.

§   Eski Anadolu Türkçesi ( Eski Türkiye Türkçesi):  13 ve 16. yüz yıllarda Selçuklularda, Anadolu Beyliklerinde ve ilk Osmanlı bu devirde kullanılmıştır.

§   Osmanlı Türkçesi: 16 ve 20. yüz yıllarda Osmanlı Devleti’nin Hazar’dan Orta Avrupa’ya, Kırım’dan Afrika’ya kadar geniş olan topraklarında kullanılmış olup bu devirde pek çok yabancı kelimeyi ve gramer şekillerini bünyesine katmıştır.

§   Türkiye Türkçesi: 1908 yılından ‘’Yeni Lisan Hareketi’’ ile bu  dönemin başladığı kabul edilip, Türkçeye girmiş olan yabancı gramer şekillerini bırakmış ve kendi yatağında akmaya başlamıştır. Bu dönemde İstanbul Türkçesi yazı dili olarak esas alınıp, 1928 yılında gerçekleşen Dil İnkılabı neticesinde 1932’ Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmuştur.

         Yazma

§   İnsanlar duygu, düşünce ve hayallerini, bilgilerini aktarmak için iletişim kurar ve bunun temel ögesi dildir. Dili kalıcı kılan şey yazıdır ve kişi güzel ve etkili bir yazı yazmak için belli bir safha doğrultusunda yazmalıdır. Yazıda öğrenilenleri doğru, kolay, pürüzsüz ve inandırıcı bir anlatım tarzı şarttır.

§   Bu safhalar sırasıyla şöyledir: Hazırlık -> Plan -> Taslak Oluşturma -> Düzeltme ve Geliştirme -> Paylaşım.

 

         Sözlü İletişim

§   İnsanların en temel ihtiyacı iletişimdir, insanlar önce konuşmuş sonra yazıyı bulmuşlarıdır. Kişi güzel ve etkili konuşmak, insanlarla sağlıklı iletişim kurmak gerekir.

*      Hazırlık: Konu ve amaç belirlenip araştırma yapılır, görsel ve işitsel araçlardan yararlanılıp, prova yapılmalıdır.

*      Konuşmaya Başlarken: Dış görünüşe önem verilmelidir, dinleyici ile göz teması kurulup ses tonu ayarlanmalıdır.

*      Konuşma Sırasında: Gereksiz ifadelerden kaçınılmalı, teknolojik araçlardan yararlanmalıyız. Vurgu, jest ve mimiklerimize dikkat edip zamanı verimli kullanmalıyız.

*      Konuşma Sonunda: Konuya ilgili özet yapılmalı ve konuşma etkili bir biçimde bitirilmelidir ayrıca sorulara kısa, net ve açık cevaplar vermeliyiz.

 

 

DİL BİLGİSİ

NOKTALAMA İŞARETLERİ

1.     Nokta:

§   Cümlenin sonuna konur.

§   Bazen kısaltmalara konur: Dr. (doktor), Prof. (profesör), İng. (İngilizce)…

§   Bir yazının maddelerini gösteren rakam veya harflerden oluşur:

       ör. 3.              a.                               A.

§   Arka arkaya sıralanan, virgülle veya çizgi ile ayrılan rakamlardan yalnızca sonuncu rakama konur:

       ör. 6, 7 ve 8. sayfalar ödev

§   Gün, ay, yıl olmak üzere tarihlerin ayrılmasında konur: 23.04.1984, 10.X.1923

Not: Bazen tarihlerde ay adları ile yazıyoruz. Burada araya nokta konulmaz: 15 Mayıs 1987, 12 Ocak 1994.

§   Saat ve dakika gösteren sayıları ayırmak için konur: Otobüs 12.15’te kalktı.

§   Kitap, dergi vb.nin künyelerinin sonuna koyulur: Agah Sırrı Levend, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TDK Yayınları, Ankara, 1969.

§   Dört ve dörtten çok basamaklı sayılar okunması için üçlü olarak ayrılır. Bu ayrımlara nokta konur: 93.992.738, 5.457.854, 5.048

§   Matematikte çarpma işaretinin yerine konur: 3.5=15, 9.4=36

§   Genel ağ adreslerinde kullanılır: www.rasitgokhansucu.com.tr

 

 

2.     Virgül:

§   Birbiri ardınca sıralanan eş kelime ve kelime gruplarının arasına konur:

     Genel, soyut, objektif kurallar vardır.

       ör. Fırtınadan, soğuktan, karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sıcak, aydınlık ve sevimli odanın havasında erir gibi oldum. (Halide Edip Adıvar)

§   Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılır:

       ör. Umduk, bekledik, düşündük. (Yakup Kadri Kocaosmanoğlu)

§   Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırırken ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna kullanılır:

       ör. Zemin bu kadar koyu bir kırmızıya dönüşünde, bir an için de olsa, belirginliğini yitiriverdi sivilceleri. (Elif Şafak)

§   Uzun cümlelerde yüklemden uzak düzmüş özneleri belirtmek için kullanılır:

       ör. Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamya atılan genç kadın gibi koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

§   Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerin sonuna konulur: İstanbul’a yarın geleceğim, dedi.

§   Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimelerin arasına konulur:

       ör. Akşam, yine akşam, yine akşam.

§   Konuşma çizgisinden sonraki alıntı cümlesinin bitimine konur:

       ör. Bu akşam Adana’ya geliyor musunuz, diye sordu.

§   Edebi eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonunda kullanılır:

       ör. Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey’e,

       – Bu anahtar köşkü de açar, dedi. (Ömer Seyfettin)

§   Hitap etmek için kullandığımız kelimelerden sonra kullanırız:

       ör. Sevgili Babam,

       Değerli Arkadaşım,

       Sayın Vali,

§   Kendisinden sonra gelecek olan cümleye bağlı olarak kabul, ret ve teşvik bildiren evet, peki, hayır, yok, pekala, olur, tamam, hayhay, baş üstüne, öyle, hadi, elbette gibi kelimelerden sonra konulur:

       ör. Olur, yapalım.

       Hayır, sizinle oraya gelemem.

§   Kesirli sayılarda ayırmak için kullanılır:

       ör. 15,7 , 20,33

§   Metin içinde art arda gelmiş zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konulur:

       ör. Ancak yemekte bir karara varıp, arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuştu.

 

3.     Noktalı Virgül:

§   Virgülle karıştırılmamalı. Noktalı virgül iki cümleyi birbirinden ayırmak için kullanılır.

§   Cümle içinde gruplandırmaların arasına konur:

       ör. Tencere, tava, bardak mutfak; tornavida, çivi, matkap tamir malzemesidir.

§   Aralarında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırırken kullanılır:

       ör. Kör ölür, badem gözlü olur; kel ölür, sırma saçlı olur.

§   Kendisiyle eş görevli olan kelimelerden oluşan cümlede özneyi diğerlerinden ayırmak için kullanılır: Ayşe; Mehmet ve Fatma’dan uzundur.

Not: TDK 2012’de bağlaçtan önce noktalı virgül kullanımını kaldırdı: Aslında başarılı bir öğrenci; fakat düzenli çalışmıyor.

 

4.     İki Nokta:

§   İki cümleyi birbirine bağlamak için kullanılır.

§   Örnek vermeden önce kullanılır ve iki noktadan sonra küçük harfle devam edilir:

       ör. Şiirde yer alması gereken birçok unsur vardır: kafiye, ölçü, ritim..

§   Açıklama yapmadan önce kullanılır ve iki noktadan sonra büyük harfe devam edilir:

       ör. Ders çalışırken yapmamız gereken iki şey var: Odaklanmak ve belli bir programa uygun hareket etmek.

§   Tırnak içindeki alıntı sözden önce kullanılır:

       Paul Valery: ‘’ Yüz bin okur tarafından yüz bin kez okunmak isterim.’’ demiş.

§   Metinlerde konuşma çizgisinden önce kullanırız:

       Ör. Mehmet Usta sorar:

       – Bu topraklar yıllardır kimin?

 

5.     Soru İşareti:

§   Yanıt bekleyen cümlelerde kullanılır. Soru eki veya sözü içeren cümle veya sözlerin sonuna konulur:

       ör. O kitabı okudun mu?

§   Soru kelimesi olan her yerde kullanılmaz:

       ör. Kim bilir, ne yapıyorsundur.

§   Bilinmeyen yer, tarih ve durumlarda kullanılır:

       ör. Yunus Emre (1240- ?), Doğum yeri: ?

 

6.     Üç Nokta:

§   Tamamlanmamış cümlelerin sonuna gelir: Acı acıyı, su sancıyı…

§   Açıkça yazılmak istenmeyen kelime veya bölümlerin yerine kullanılır: Arabacı İ…’a yaklaştığını söylüyor.

 

7.     Kısa Çizgi:

§   Ara sözlerin başına ve sonuna konur: Küçük bir sürü – dört inekle birkaç koyun – köyün girişinde duruyordu.

§   Fiil kök ve gövdelerini cümlede göstermek için kullanılır: Ver-, dur-, gör-, başar-, okut-…

§   Kelimelerin köklerini, gövdelerini ve eklerini birbirinden ayırmak için konur: Gör-gü-lü, dur-ak, al-ış

§   Kelimeler ve sayılar arasına, ve, ile, ila vb. anlamları vermek için kullanılır: İstanbul-Adana yolu, 3-4

 

8.     Ünlem İşareti:

§   Duyguları gösteren ifade veya cümlelerin sonunda kullanılır:

       ör. Eyvah! Ocak açık kalmış.

§   Hitap, seslenme, uyarı gibi sözlerden sonra kullanılır:

       ör. Ey Türk gençliği!

 

9.     Kesme İşareti:

§   Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır:

       ör. Kurtuluş Savaşı’nı

§   Kısaltmalara ve sayılara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır:

       ör. ÖSYM’nin, 1965’te

§   Seslerin ölçü ve söyleyiş gereği düştüğünü göstermek için kullanılır:

       ör. Bir ok attım karlı dağın ardına

       Düştü m’ola sevdiğimin yurduna

 

10.   Eğik Çizgi:

§   Adreslerde kullanılır:

       ör. Bakış Sokağı No:3/9, Üsküdar/İstanbul

§   Tarihlerde kullanılır:

       ör. 18/02/1995

§   Şiirlerde kıtalar yan yana yazıldığında kullanılır:

       ör. Bir yer var biliyorum/ Her şeyi söylemek mümkün.

 

11.   Tırnak İşareti:

§   Bir kimsenin cümlesinin olduğu gibi aktarılırken kullanılır: Meşhur bir düşünür: ‘’En verimli yağmur alın teridir.’’ der.

§   Cümle içerisinde geçen eser adları tırnak içine alınır: Bugün ‘’Kendi Gök Kubbemiz adli şiiri ezberledim.

§   Matematikte çıkarma işareti olarak kullanılır: 70-40=30

§   Değeri sıfırdan küçük olan sayıları gösterirken kullanılır: Bugün hava sıcaklığı -2 derece olacakmış.

 

12.   Uzun Çizgi:

§   Yazı içinde konuşan kişilerden her birinin sözlerinin basına konur:

       ör. Ayşe merakla sordu:

       –Tatil için bir plan yaptın mı?

       Mehmet:

       –Evet, Paris’e gideceğim.

Not: Karşılıklı konuşmalarda tırnak ve uzun çizgi asla birlikte kullanılmaz.

 

13.   Ters Eğik Çizgi:

§   Bilişim uygulamalarında art arda gelen dizinleri birbirinden ayırmak için kullanılır.

 

14.   Yay Ayraç:

§   Bek bir bilgi vermek ve açıklama yapmak amacıyla, bilgisi verilmek istenen kelime veya kelimeden sonra kullanılır: Sıfatlar (isimleri niteleyen ve belirten sözcükler) konusunu geçen dönem işlemiştik.

§   Hareketi ve duyguyu belirtmek için kullanılır:

       ör. Hasta: (Ürkek ve kaygılı) Ne yapabilirim!

§   Bir kişi veya bir nesne hakkında ek bilgi verilecekse kullanılır:

       ör. Atatürk (1881-1938) büyük bir devlet adamıdır.

       ör. Ata (Sınıf Başkanı)’nın teknolojiye ilgisi beni şaşırttı.

§   Bir kelimede veya cümlede, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan ünlem işareti yay ayraç içine alınır:

       ör. Bütün gün der çalışmış (!) zavallı çocuk.

§   Alıntı yapıldığında. alıntılanan cümle veya eserin kime ait olduğunu belirtirken:

       ör. ‘’Mal sahibi, mülk sahibi

       Hani bunun ilk sahibi’’ (Yunus Emre)

 

15.   Köşeli Ayraç:

§   Ayraç içerisinde ayraç kullanılması gereken durumlarda yay ayraçlardan önce köşeli ayraçlar kullanılır:

       ör. Halikarnas Balıkçısı [Cevat Şakir Kabaağaçlı (1886-1973)] en güzel eserini Bodrum’da yazmıştır.

 

 

II.    ÜNİTE: HİKÂYE

       Dede Korkut Hikâyeleri:

 

         “Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanını Beyan Eder Hanım Hey!’’ özeti:

§   Deli Dumrul’un kuru bir çay üzerine köprü yapması ve köprüsünden geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden döve döve kırk akçe alması. Köprüsünün yanına konan obada bir yiğidin  ölmesi Deli Dumrul’un ölen bu yiğidin öcünü Azrail’den almak istemesi. Azrail ile karşılaşan Deli Dumrul’un, Azrail’in heybetinden korkması. Azrail’in bağışlanma dileyen Deli Dumrul’dan canı yerine can bulmasını istemesi. Babası ve annesinin Deli Dumrul için canlarını vermek istememesi üzerinde karısının canını vermek istemesi. Deli Dumrul ve karısının birlikte ölmek ya da yaşamak için dua etmesi ve ikisinin de bağışlanıp ömürlerine 40 yıl katılması.

§   Kitab-ı Deden Korkud Ala Kisan-ı Taife-i Oğuzan adlı eser Dede Korkut hikayelerinin olduğu eserin esas adıdır ve bu eser destan döneminden halk hikayeciliği dönemine geçişin ilk örneği kabul edilir.

§   Bu eser bir ön söz ve on iki adet hikayeden oluşur ve bu hikayelerin ilk defa Dede Korkut adlı kişi tarafından anlatıldığı söylenegelmektedir. Bu eserin biri Vatikan’da diğeri Dresden’de olmak üzere iki örneği vardır.

§   14. yüzyılın sonlarında veya 15. yüzyılın başlarında Akkoyunluların egemen olduğu Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yazıya geçirilmiştir. Dili ise Arapça ve Farsçada geçen dini kavramların dışında, Türkçe yazılan önemli örneklerdendir.

§   Bu eserde beyliklerle, kendi içinde yapılan veya doğaüstü varlıklarla yapılan mücadeleler konu edinir.

§   Bu eserler yapı nazım(olaylar ve tasvirler) ve nesir(karşılıklı konuşmalar, duygu ve düşünceler) karışık şekildedir, kısa ve ayrıntılar üzerinde çok durulmaz.

 

       HALK HİKÂYESİ

         “Kerem İle Aslı’’ özeti:

§   Isfahan’da yaşayan bir hükümdarın ve keşiş hazinedarının çocuğu olmamaktadır. Keşişin karısı ve Hanım Sultan, bir adamın verdiği fidandan olan elmayı yerken birbirlerine çocukları olursa evlendireceklerine dair söz verirler. Keşişin, kızı; hükümdarın ise oğlu olur. Hükümdar, oğluna Ahmet Mirza; keşiş ise kızına Kara Sultan adını koyar. Bir gün keşiş, hükümdarın oğluyla kızının evlenmesinin dinen uygun olmadığı kararına varır; sözünden cayar ve ailesi ile Zengi’ye taşınır.

§   Ahmet Mirza bir gün arkadaşı Sofu Zengi’ye gittiğine bir bahçede Kara Sultan’ı görür. Mirza ‘’Aslın nedir?’’ diye sorduğunda o da ‘’kerem eyle’’ diye cevap verir. Mirza kızın ismini ‘’Aslı’’, kendinin ismini ‘’Kerem’’ koyar. İkisi de birbirine aşık olurlar. Hükümdar ve keşiş, Aslı ile Kerem’i nişanlarlar. Keşiş ve karısı, kızının nişanlandıktan sonra kaçar. Kerem, Sofu’yla birlikte Aslı’yı aramaya karar verir. Aslı’yı Kayseri’de bulan Kerem, dişçi olan Alı’dan annesine 32 dişini de çektirir. Kerem aşkının üçte birini Aslı’ya vermesi için dua eder, duası kabul olur. Aslı Kerem’e aşık olur. Kerem ile Aslı geceleyin kaçmak için sözleşirler. Ancak bu durumu öğrenen keşiş, durumu     Kayseri Beyine haber verir. Kayseri’de Beyin adamları, Kerem ve Sofu’ya zindana atarlar. Kerem, olanı biteni Bey’e anlatır. beyin Hasene Hanım adındaki kız kardeşi olayı çözme işini devralır Kerim’in Alı’dan başkasına bakmadığına bakmadığını gören Hasene Hanım, Kerem ile Aslı’yı evlendirmeye karar verir. Kızını Kerem’e yar etmemeye ahdedilmiş olan keşiş, Aslı’ya son düğmesine kadar çözüldükten sonra tekrar iliklenen bir gömlek giydirir. Kerem, Aslı’nın düğmelerini bir türlü çözemez. Çözemeyince ateşli bir ah çeker. Yanıp kül olur. Aslı ise Kerem’in dağılan küllerini saçlarıyla toplarken bir kıvılcım da onu tutuşturur. İki sevgilinin ancak külleri birbirine kavuşur. Bu ili aşığın cennette kavuştuğu söylenir.

§   Halk hikayeleri halk tarafından, göçebe olanların yerleşik hayata geçmesi ile oluşan ilk örneklerdir.

§   Bu türde konu genellikle ya aşk ya kahramanlık ya da her ikisidir ve bu konular zaman, coğrafya, tarihi olaylar ve dinin etkisi ile şekillenir. Ana temada her zaman konuşamama vardır.

§   Halk hikayesinin kaynağı Türk, Arap-İslam ve Hint İran’dır.

§   Burada hikayeler meddahlar veya saz ustası aşıklar tarafından, ezgi ve şiiri içinde barındırarak konuşur gibi anlatılmasıdır.

§    

         Cenkname: 

         Olağanüstü ögeleri olan, Müslüman ve gayrimüslim diye iki tiplemesi olup ya nazım ya nesir ya da nazım-nesir şeklindedir.

 

         Mesnevi:

§   Arap edebiyatında doğup İran edebiyatında gelişme göstermiştir.

§   Divan edebiyatına özgü olup Türk temsilcileri: Şahidi, Ali Şir Nevai, Hamdullah Hamdi ve bunlar arasında en meşhur olan Fuzuli’dir. Aynı zamanda en bilindik ve önemli eserler şunlardır:

       Şeyhi-> Harname

       Ahmedi-> İskendername

       Gülşehri-> Mantıku’t-Tayr.

§   Kafiye düzeni, aa-bb-cc..; aruz ile yazılırken özellikle kısa kalıplarıyla yazılır; beyit sınırlaması yoktur.

§   Konusu bakımından mesnevilerde aşk, şarap, kahramanlık, tasavvuf ve din.

§    

         TANZİMAT DÖNEMİ HİKAYESİ:

§   İlk örnek Samipaşazade Sezai’nin yazmış olduğu Küçük Şeyler’dir.

§   Bu dönemde hala Divan Edebiyatı’nın etkilerinin görüldüğü ama aynı zamanda Batılaşmanın da etkisi olduğundan dolayı, şekil olarak batı; dilinin ağır olması bakımından ise divan edebiyatının etkileri görülür. Teknik bakımdan kusurludur.

§   Bu dönemdeki yazarlar romantizm akımının etkisindedir ve amaç toplumu bilgilendirmektir.

 

         Milli Edebiyat Hikâyeleri:

§   1908 de ortaya çıkan ‘’Türkçülük’’ akımının etkisiyle dili, ölçüyü, konuyu yerli hale getirildiği dönemdir.

§   Bu dönemde eserlerde konuşma dilini yazı dili haline getirmeyi amaçlamıştır ve 1911 de  Genç Kalemler Dergisinde ‘’Yeni Lisan’’ makalesi bu akımın başlamasına vesile olmuştur.

§   Bu dönemin en önemli yazarı Ömer Seyfettin(olay hikayecisi) olup diğer önemli sanatçılar şu kişilerdir: Refik Halit Karay( gözlem ve mizah), Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Aka Gündüz, Reşat Nuri Güntekin.

 

         HİKÂYE YAZMA:

§   Hikayede olaylar yaşanma ihtimali vardır. İşlenen olayın, mekanı, zamanı ve kişi kadrosu bulunur.

§   Hikayede roman gibi serim, düğüm ve çözüm bölümü vardır fakat romana göre daha kısadır.

§   Olay: Olayı belirlemek için iyi bir gözlemci olunmalı ve seçilen konunun ayrıntılarına ve ilgi uyandırmasına dikkat edilmeli.

§   Kişi: Kişi sayısı sınırlı tutulmalı ve özellikleri ayrıntıya girilmeden yansıtılmalıdır.

§   Yer: Olayın geçtiği yeri belirgin ve ayrıntılı bir şekilde anlatılması gerekir.

§   Zaman: Olayların geçtiği bir zaman dilimi belirlenmeli buna örnek olarak, sabahın erken saatleri, kış mevsimi söylenebilir.

 

 

III. ÜNİTE: ŞİİR İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI

A.     İslamiyet Öncesi Edebiyat

1.     KOŞUK

§    Dil sade ve millidir.

§   Dörtlük halinde yazılır.

§   Şaman, kam, baksı, ozan adı verilen kişiler tarafından bir saz ile kopuzla dile getirilmiştir.

§   Konusu aşk, tabiat, güzelliktir; lirik bir anlatım vardır.

§   7’li, 8’li ya da 11’li hece ölçüsüyle yazılır.

§   Yarım kafiye kullanılır.

§   Kafiye düzeni: aaabcccb-dddb…

§   Söyleyen belli değildir, anonim şiirlerdir.

§   Halk edebiyatında koşmaya divan edebiyatında; gazel denir.

 

2.     SAGU

§   Birinin ölümü üzerine duyulan acıyı, ölen işinin yiğitliğini dile getirmek amacıyla yazılır.

§   Yuğ adı verilen cenaze törenlerinde okunur.

§   Dörtlük şeklinde yazılır ve beş adet dörtlükten oluşur.

§   7’li hece ölçüsü ile yazılır.

§   Kafiye düzeni: aaab-cccb-dddb…

§   Dil sadedir.

§   Divan edebiyatındaki karşılığı mersiyedir.

 

3.     SAV

§   Atasözü de denebilir.

 

4.     DESTAN

B.     Geçiş Dönemi Edebiyatı:

1.     Kutadgu Bilig

§   Anlamı ‘’Mutluluk Veren Bilgi’’dir ve 1069 yılında Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.

§   Bu döneme ait ilk örnektir ve ilk mesnevi türünde yazılan eserdir.

§   Hem dünyada hem ahirette mutlu olmanın yolunu anlatan bu kitap Karahanlı Hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a hitaben yazılmıştır.

§   Aruzla yazılmıştır.

§   6645 beyitten ve 173 dörtlükten oluşur.

§   Öğretici bir eserdir ve eserde alegoriler yer alır.

 

2.     Divanu Lugati’t-Türk

§   1074 yılında Kaşgarlı Mahmut tarafından, Türkçe-Arapça sözlük niteliğinde bir eserdir. Yani ilk sözlük, ilk dil bilgisi kitabi be ilk edebiyat antolojisi özelliğini taşır.

§   Bu eserin amacı Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin ne kadar zengin bir dil olduğunu göstermektir.

§   Bu eserde Karahanlı Türkçesinin ses özellikleri görülür ve eser içerisinde halk dilinde yer alan kelimeler, deyimler, atasözleri ve şiir örnekleri bulunur ve bu bilgilerin kaynağı ise Türk boylarını dolaşarak elde etmiştir.

 

3.     Atabeytü’l-Hakayık:

§   Anlamı ‘’Hakikatlerin Eşiği’’dir.

§   Edip Ahmet Yükneki tarafından Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.

§   Bazı yerlerde beyitlerde bulunup esas itibariyle dörtlükle yazılır.

§   Konusu itibariyle bilginin yararı, cömertliğin övgüsü, cimriliğin yergisi ve dünyanın geçiciliğidir.

 

4.     Divan-ı Hikmet

§   Hoca Ahmet Yesevi’nin yazdığı şiirlerin öğrencileri tarafından birleştirilmesiyle oluşur.

§   Yesevi, etrafında toplanan müritlerine dervişlik adamı öğretmek için onların anlayacağı bir dilde manzumeler yazarak seslenir ve bunlara da Hikmet denir.

§   Bu hikmetler dörtlüklerle yazılıp, 7’li veya 12’li hece ölçüsüyle yazılır.

§   Hikmet’ler de işlenen konular şu şekildedir: Hz. Peygamberin hayatı ve mucizeleri, dünyadan şikayet, kıyamet günün yakınlığı, dervişliğin faziletleri gibi dini konulardır.,

 

         HALK EDEBİYATI

C.     Dini-Tasavvufi Edebiyat

1.     İLAHİ

§   Mutasavvıflar tarafından yazılır.

§   Konusu: Allah’ı övmek ve Allah’a yalvarmak amacıyla dini konularda yazılar.

§   Ölçü: Aruz ve hece ile yazılır.

§   Mevleviler ayin; Bektaşiler nefes; Yeseviler hikmet olarak adlandırır

§   Bu türün en bilindik kişisi Yunus Emredir bunun yanında Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Ahmed Fakih, Naili..

§   Bu tür eserlerin amacı öğreticiliktir buna bağlı olarak dil sade, herkesin anlayacağı bir dil kullanılmıştır.

§   Mutasavvıflar bazı kelimelere mecazlı, sembolik anlamlar vermişler bunlardan bazıları şunlardır: Sevgili ve sevgiliye ait güzellik unsurları, şarap, meyhane…

 

2.     NEFES

§   Bektaşiler tarafından yazılan şiirlerdir.

§   Saz eşliğinde ve makamla okunur.

§   Kafiye düzeni koşmaya benzer; 7’li, 8’li veya 11’li hece ölçüsüyle yazılır.

§   Genelde dörtlüklerle yazılır ve dörtlük sayısı 3-7 arasında değişir; bunun yanında az da olsa aruz ölçüsüyle yazılanları da vardır.

3.     ŞATHİYE:

§   İnançlardan alaycı bir dil ile söz eder.

 

D.     Anonim Halk Edebiyatı

1.     MANİ

§   Söyleyeni belli değildir.

§   Bu tür eserler ilk başta tek kişinin malı iken daha sonra topluma mal olmuşlardır.

§   Nazım şeklindedir ve halk şiirindeki en kısa nazım biçimidir.

§   Yalın bir dile sahiptir.

§   Hece ve dörtlük nazım birimi esastır.

§   Genellikle 7’li hece ölçüsüyle yazılır.

§   aaxa şeklinde kafiyelenir.

§   Asıl anlatılmak istenen son iki dizede söylenir.

§   Konusu: Aşk, doğa, ayrılık, özlem, gurbettir.

 

*      Mani Çeşitleri:

a.     Düz mani, tek dörtlükten oluşup, aaxa ve 7’li hece ölçüsüyle söylenir.

b.     Kesik-Cinaslı Kafiye, birinci dizesindeki hece sayısı 7’den az ve cinaslı kafiye söz konusudur.

c.     Yedekli Mani, dize sayısı bakımından dörtten fazla olan manilerdir.

 

2.     TÜRKÜ

§   Belli bir ezgi ile ve kimin söylediği belli değildir.

§   Konusu: Aşk, gurbet, ayrılık, savaşlardaki kahramanlıktır.

§   Sade bir dil vardır.

§   İki bölümden oluşur bunlar: Bent (türkünün asıl sözlerinin yer aldığı kısım) ve nakarat ( her bendin sonunda tekrar eden bölümdür).

E.     Âşık Edebiyatı

1.     KOŞMA

§   11’li hece ölçüsü ile yazılır.

§   Dörtlük halinde yazılır ve bu dörtlükler 3-5 arası değişir.

§   Kafiye düzeni: abab-cccb-dddb…

§   Konular genellikle liriktir ve sevgi, güzellik, doğa gibi bireysel konular güzelleme; yiğitlik, kahramanlık konuları koçaklama; ölen bir kimsenin ardından ağıt; insanların veya toplumun aksayan yönlerini dile getiren konular taşlamadır.

§   Dil sade ve herkesin anlayacağı türdendir.

 

2.     SEMAİ

§   8’li hece ölçüsüyle veya dörtlükler halinde söylenir ya da aruzla yazılır.

§   Konusu: Sevgi, doğa, güzelliktir.

 

3.     VARSAĞI

§   8’li hece ölçüsüyle yazılan.

§   Dörtlükler halinde söylenir ve bu dörtlüklerin sayısı 3-5 arası değişir.

§   Kendine özgü bir  ezgisi vardır, ‘’bre, hey, behey’’ gibi seslenişler içinde barındırır.

 

4.     DESTAN

§   11’li hece ölçüsü ile yazılır.

§   Dörtlükler halinde yazılır ve sınırlama yoktur.

§   Savaş, yangın, sel deprem gibi toplumu etkileyen olaylar esas alınır.

 

F.     DİVAN EDEBİYATI

1.     GAZEL

§   Arap edebiyatından Türk edebiyatına geçmiştir.

§   Beyitlerden oluşur ve bu beyit sayısı 5-15 arası değişir.

§   Kafiye Düzeni: aa-xa-xa-xa…

§   İlk beyite matla; son beyite makta; matladan sonraki beyite hüsn-i matla; maktadan bir önceki beyite hüsn-i makta; şairin mahlasının bulunduğu beyite mahlas beyit; en güzel beyite beytül-gazel; beyitler arasında anlam birliği bulunan gazellere yek-ahenk gazel; anlam bütünlüğü bütün beyitlerde olması yek-avaz denir.

§   Konusu bakmından; aşk ve güzellik, ayrılık, sevgilinin güzelliği, baharın verdiği neşe söylenebilir.

 

a.     Aşıkane Gazel: Aşkın kişide oluşturduğu duyguların yani mutluluk, sıkıntı gibi konuları esas alır. En önemli şairi: Fuzuli.

 

b.     Rindane Gazel: Yaşamdan zevk alınması gerektiğini konu edinen gazellerdir. En önemli şairi: Baki.

 

c.     Şuhane Gazel: Kadını ve aşkın kişiye verdiği zevkleri şuh bir anlatımla anlatmasına denir. En önemli şairi: Nedim.

 

d.     Hikemi Gazel: Ahlaka dair öğütlerin verildiği gazel çeşidi. En önemli şairi: Nabi.

 

2.     KASİDE

§   Arap edebiyatında başlayıp oradan İran edebiyatında daha sonra Türk edebiyatına gelmiştir.

§   Din ve devlet adamlarını övmek amacıyla yazılır.

§   Beyitler halinde yazılır ve beyitlerin sayısı 33-99 arası değişmektedir.

§   Kafiye düzeni: aa-xa-xa-xa-xa…

§   En önemli şairi: Nedim’dir.

§   İlk beyite matla; en son beyit makta; en güzel beyit beyül-kasid; şairin mahlasını  bulunduğu beyite taç-beyit denir.

§   Kasidenin bölümleri vardır: Nesib (Sanat gücünü gösterdiği bölümdür), girizgah (övgüye başlayacağı haber verilir), methiye (Övülecek kişinin övüldüğü bölüm), tegazzül ( her kaside de yer almaz ve bu bölümde lirik bir anlatım varıdır), fahriye (övdüğü kişiye yapığı övgünün bir kısmını kendine de yapar), dua (şair övdüğü kişinin uzun ömürlü olması ve bahtının açık olması gibi dualar eder).

§   Kaide’de kış mevsimi anlatılıyorsa şitaiyye; bahar mevsimi anlatılıyorsa bahariyye denir.

§   Allah’ın birliğini anlatan kasidelere tevhid; Allah’a yalvarma konusu var ise müncaat; Hz. Muhammed’in övüldüğü kasidelere naat; bir kimsenin veya toplumun aksayan yönlerinin dile getirilmesine hicviye; bir kimsenin övüldüğü kasideye methiye; kendisini övdüğü kasidelere ise fahriye denir.

 

3.     KIT’A:

§   İki beyitten oluşur ve xa-xa şeklindedir.

 

4.     MÜSTEZAD

§   Gazel beyitlerinin her bir dizesine bir kısa dize eklenerek aruzun özel bir kalıbı ile yazılır.

 

5.     ŞARKI

§   Dört dize bentten oluşur ve bent sayısı 2-5 arası değişir.

§   Her bendin üçüncü dizesine miyan, her bendin sonunda tekrarlanan bölüme ise nakarat denir.

§   Konusu bakımından aşk, sevgili, eğlence ve ayrılık olmak üzere en güzel örnekleri Nedim tarafından yazılmıştır.

§   Kafiye düzeni: aaaa-bbba-ccca veya abab-cccb-çççb veya aAaA-bbbA-cccA şeklindedir.

§   15. yüzyıldan sonra mahallileşme akımı çıkmıştır ve bu akımın öncüsü Necati’dir ve bu akımla şarkı içerisinde halk dilinde kullanılmakta olan kelime ve deyimler vardır.

 

6.     RUBAİ

§   Tek dörtlükten oluşan bu tür eserlerin kafiye düzeni aaxa şeklindedir.

§   En önemli şairi: Ömer Hayyam’dır.

 

7.     TUYUĞ

§   Tek dörtlükten oluşur ve aaxa kafiye düzeniyle yazılır.

 

8.     MURABBA

§   Dörtlükler halinde yazılır ve bent sayısı 3-7 değişir.

§   Kafiye düzeni: aaaa-bbba-ccca…

 

9.     TERKİB-İ BENT:

§   Hayattan yana şikayetler, dini, tasavvufi düşünceler konu alınır.

§   Bent sayısı 5-10 arası değişir.

§   Vasıta beyit tekrarlanmaz.

 

10.   TERC-İ BENT:

§   Terkib-i bent’ten farkı vasıta beyitin tekrarlanmasıyla oluşur.

 

DİL BİLGİSİ

         İSİM TAMLAMASI

§   Tamlayan: Daima ilk ögedir, ‘’-ın,-in,-un,-ün’’ eklerin alırlar.

§   Yardımcı ögedir.

§   Tamlanan:  Asıl öge olup, ‘’-ı,-i,-u,-ü’’ ve ‘’-ım,-ın,-ımız,-ınız’’  iyelik eklerini de alır.

 

1.     Belirtili İsim Tamlaması: Hem tamlayan hem de tamlanan ek alırsan olur. Genellikle neyin ve kimin sorularına cevap olur.

§   Berberin çırağı

§   Konunun özeti

§   Burnunun ucu

 

2.     Belirtisiz İsim Tamlaması: Tamlayan eki yok fakat tamlanan eki var ise olur.

§   Ders kitabı

§   Umut ışığı

§   Savaş alanı

 

3.     Takısız İsim Tamlaması: Hem tamlayan hem tamlanan ek almazsa bile tamlanan tamlayanın neyden yapıldığını söylemesiyle oluşur.

§   Deri eldiven

§   Sırma saç

§   İnci kolye

 

4.     Zincirleme İsim Tamlaması: En az üç kelimeden oluşan isim tamlamalarıdır.

§   Sinema yapıtlarının dili.

§   Öğrencilerin sınav sonuçları.

 

IV.   ÜNİTE: DESTAN/EFSANE

1.     DESTAN

§   Mit ve mitoloji her zaman destanların kaynağı olmuştur. Mitos, tarih öncesi dönemde her türlü tanrının ve kahramanların yaşamları ve serüvenlerini, o toplumun inançları ve duygularını konu edinen ürünlerdir, mitoloji; bu mitosların her birini ele alıp detaylı bir şekilde inceleyen bilim dalıdır.

§   Toplumlarda derin ve etkili bir şekilde iz bırakmış olayların, kişilerin veya olağanüstülüklerin manzum hale getirilmesi ile oluşur ve bu yazılı anlatım öyküleyici bir anlatımdır.

§   Destanlarda çoğunlukla konu edinilen kişi aklın almayacağı kadar büyük işlerin üstesinden gelir.

§   Destanlarda zaman ve mekan gibi unsurlar belirtilmez.

§   Destanlar sayesinde yazıldığı döneme ait bir çok bilgiye sahip oluruz.

 

A.     İSLAMİYET ÖNCESİ DESTAN

§   Bu dönemde Türkler  göçebe bir hayat sürdüğünden dolayı doğal destanlarda göreceğimiz oluşum safhalarından 2. Safhanın eksik olduğunu söyleyebiliriz buna bağlı olarak da manzum eserler verilememiştir.

§   Bu döneme ait destanların yazılması ise diğer milletler örneğin Arap, Çin, Moğol, Bizans gibi milletlerdir.

§   Türklere ait destanlarda kullanılan bazı motifler vardır onlar şunlardır: ışık, ağaç, at, Şu, kurt, kadın, ok-yay, gümüş- altın- demir gibi madenler…

§   Bu döneme ait destanlar ve hangi döneme ait oldukları konusunda:

*      Altay-Yakut, Yaradılış

*      Saka, Alp Er Tunga ve Şu

*      Gün, Oğuz Kağan ve Atilla

*      Köktürk, Ergenekon ve Bozkurt

*      Uygur, Türeyiş ve Göç.

 

 

B.     İSLAMİYETİN KABULÜNDEN SONRAKİ DÖNEM

§   Dili sade olmasının yanı sıra artık Arapça ve Farsça kelimler Türklerin diline girdiğinden, Arapça ve Farsça sözcükler de geçer.

§   Kısa cümlelerin birleşmesiyle, akıcı bir şekilde oluşturulmuştur.

         Örnekler:

§   Saltuk Buğra Han, Manas, Cengiz Han, Timur, Battal Gazi  Danişment Gazi Destanı…

 

a.     DOĞAL DESTAN: Genellikle toplumda derin izler bırakmış olay veya kişilerin sözlü edebiyattın bir parçası haline gelip olgunlaştıktan sonra destan geleneğini bilen bir kişi tarafından derlenip oluşturulur. Doğal destanlar oluşurken 3 ayrı safhadan geçer bunlar:

1.       Toplumu etkileyen olayın gerçekleştiği dönemdir.

2.       Ozanlar tarafından toplumda artık efsaneleşen olayların sazla beraber söylenmesi aşamasıdır.

3.       Destan geleneğini bilen bir kişi tarafından yazılı hale getirilmesidir.

Örnekler:

§   Yunanlar-> İlyada, Odysseia

§   İranlı-> Şahname.

§   Finlerin-> Kalevela.

§   Fransızların-> Chanson de Roland

§   Sümerler->  Gılgamış

§   Almanların-> Nibelungenlied

§   İngilizlerin-> Beowulf

§   İspanyolların-> Le Cid

§   Rusların-> İgor.

§   Japonların-> Şinto.

§   Hintlerin-> Mahabharata.

§   Türklerin-> Alp Er Tunga, Oğuz Kağan, Şu, Ergenekon, Bozkurt, Türeyiş.

 

b.     YAPAY DESTAN: Geçmiş bir zamanda gerçekleşmiş olayı destan geleneğine sahip olan bir kişi tarafından yazıya geçirilmesidir.

 

         Türk Edebiyatındaki Yapay Destan:

§   Bu destanlar uzun soluklu olup, yine kahramanlık öğeleri ağır basar.

§   Coşkulu bir şöyleyiş vardır ve bazî doğadan aktarılan benzetme unsurlarına yer verilir.

§   Doğal ve Yapay destanın benzer yönleri olağanüstülüklere, kahramanlıklara, insanlık durumlarına yer vermesidir.

         Örnekler:

       -> Cahit Külebi, Atatürk Kurtuluş Savaşında; Nazım Hikmet, Kuvayı Milliye; Ceyhun Atıf Kansu, Sakarya Meydan Savaşı; Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale Şehitlerine…

 

2.     EFSANELER

§   İnsanlar ve diğer unsurları yani; insanı, coğrafyayı, canlıları veya maneviyatı gönül bağı ile bağlayan unsurlardır ve bu unsurların sözlü kültürün en önemli unsuru olup bugüne kadar gelmiştir.

§   Efsanelerde olağanüstü özellik taşıyan varlıklar çokça görülürler.

§   Efsane bazı çeşitleri vardır bunlar: Yaradılış efsaneleri, oluşum ve dönüşüm efsaneleridir, tarihi efsaneler, olağanüstü kişiler ve güçler üzerime efsaneler, dini efsaneler..

§   Efsanelerdeki ‘’inanış’’ unsuru onu hikayeden ayırıp, destana yakınlaştırır.

§   Eski zamanlarda efsanelerin gerçekten olduğu düşünülürken günümüzde; inanç unsuru olma niteliğini kaybetmiştir.

 

 

DİL BİLGİSİ

        

         Sıfat: 

         Adların önüne gelerek onları renk, durum, sayı gibi yönlerden niteleyen ve belirten sözcüklerdir. Yani adların özellerini belirtir.

§   Sağlığın için yağlı yiyeceklerden uzak durmalısın.

§   Islak zemine dikkat et.

 

1.     NİTELEME SIFATI: Bir adın durumunu, rengini, özelliğini bildiren sıfatlardır ve isime ‘nasıl?’ sorusuna cevap verir.

§   Yolun kenarı, kurumuş yapraklarla doluydu.

§   Islak, buruşuk bir gazete kağıdını çöpe attım.

 

2.     BELİRTME SIFATI: Adları işaret, sayı, belgisiz ve soru anlamlarıyla karşılayan sıfatlardır.

 

a.     İşaret Sıfatı: İsimleri işaret yoluyla belirten ve ‘Hangi?’ sorusuna cevap verir.

§   Bu silgi iyi silmiyor.

§   Bunu kimse tahmin etmiyordu. (Burada bir isim nitelenmediğinden bu bir işaret sıfatı değil. Bu cümledeki ‘bunu’ zamirdir)

 

b.     Sayı Sıfatları: İsimleri miktar, sıra, üleştirme gibi unsurlarla belirten sıfatlara denir ve ‘kaç, kaçıncı, kaçar, kaçta kaç?’ sorularının cevabıdır.

§   Aradan tam on beş yıl geçmiş.

§   Onlar dörder bölümden sorumlu.

 

c.     Belgisiz Sıfat: İsimleri kesin olarak değil, belli belirsiz belirten sıfatlardır.

§   Birkaç sorum vardı size ama başka zaman da sorabilirim.

§   Birçok karar uygulamadı yine.

 

d.     Soru Sıfatı: İsimlerin yerini, sayısını, durumunu, zamanını soru yolu ile belirten sıfatlardır.

§   Tatilde kaç dergi okudun?

§   Hangi elbiseyi daha çok beğendin?

 

e.     Adlaşmış Sıfat: Sıfatın nitelediği yada belirttiği isim düşer ve sıfat tek başına kullanılırsa isimleşir. Çekim eki almış olan sıfatlar anlaşır.

§   Yaşlı adam, torununu görünce heyecanlandı.

§   Yaşlı, torununu görünce heyecanlandı.

 

f.      Unvan Sıfatı: Kişilerin adlarına takılan saygı veya tanıtma sözcükleri dur bir bakıma niteleme sıfatıdırlar.

§   Doktor Aslı, Profesör Gökhan…

§   Ahmet Dayı, Aysun Hanım, Ahmet Mithat Efendi..

§   Gazi Mustafa Kemal, Osman Gazi…

g.     Küçültme Sıfatı:

       Niteleme sıfatlarına gelen bazı ekler ile oluşur, bu ekler: -cık, -cik, -ce, -ca, -ımtrak, -msi…

§   Yemeğine azıcık yağ koydu.

§   Küçücük ellerini annesine uzattı.

 

h.     Pekiştirme Sıfatı:

§   Masmavi deniz çok güzel gözüküyor.

§   Yemyeşil bir orman burası.

§   Genç kız, mavi mavi gözleriyle etrafı süzdü.

 

V.     ÜNİTE: ROMAN

       Roman

§   Olmuş veya olabilecek bazı olayların yer, zaman, mekan ve karakterler çevresinde kurmaca bir şekilde ele alınan uzun anlatım türüdür.

 

1.     Tanzimat Dönemi

§   Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesinden 20 yıl sonra 1860 yılında Şinasi ve Agah Efendi tarafından başlatılan edebiyat dönemidir.

§   Roman dili sadedir ve halkın anlayabileceği şekildedir.

§   Romanların konusu genellikle günlük yaşamı konu edinir ve yaşamdaki sorunlara değinir örneğin yanlış evlilikler, yanlış batılılaşma.. Bu dönemdeki romanlarda olaylar rastlantılarla kurulur ve tasvirlerle roman süslenmiştir.

§   Karakterler genellikle tek yönlüdür.

§   Roman teknik bakımdan zayıftır.

§   Bu döneme ait romanlar romatizm akımının etkisindedir.

§   Bu dönemde roman ilk çeviri şeklinde olup daha sonradan eserler yazılmıştır.

§   İlk yerli roman: Şemseddin Sami-Taaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat.

§   İlk edebi roman: Namık Kemal-İntibah.

§   Bu dönemdeki her roman romantizm akımına ait olmayıp realizm ve natüralist romanlarda vardır. Örneğin: Recaizade Mahmut Ekrem- Araba Sevdası, Sami Paşazade Sezai-Sergüzeşt, Nabızade Nazım-Karabibik.

 

2.     Servet-i Fünun

§   1896-1901 yılları arasınd Servet-i Fünun Dergisi etrafında toplanan kişiler oluşturmuştur. Bu kişiler: Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Halid Ziya Uşaklıgil, Mehmed Rauf, Hüseyin Cahid Yalçın, Süleyman Nazif, Ahmet Şuayp, Hüseyin Suat Yalçın..

§   Bu döenm Hüseyin Cahit Yalçın’ın ‘’Edebiyat ve Hukuk’’ adlı makalesini yayınlamasıyla sona ermiştir.

§   Bu döneme ait en öenmli tema: Hayal-Hayal Kırıklığı’dır..

§   Bu dönem siyasi ve sosyal koşullar yönüyle daha içe dönük ve karamsardır.

§   Bu dönemde dil süslü ve ağırdır ayrıca sanatlı ve süslü bir anlatım görülmektedir.

§   Bu döneme ait bazı eserler: Halid Ziya Uşaklıgil- Aşkı Memnu, Kırık Hayatlar, Nemide; Mehmet Rauf- Eylül. Ferday-ı Garam, Bir Aşkın Tarihi; Hüseyin Cahit Yalçın-Nadide, Hayal İçinde.

 

3.     Milli Edebiyat

§   1911-1923 yılları arasında, ‘’Türkçülük’’ akımının etkisinde oluşmuş edebiyat dönemidir.

§   Bu dönemde dil sadedir, halkın anlayabileceği derecededir.

§   Arapça-Farsça kelimeler azaltılıp, Türkçe kelime kullanımı ağırlıktadır.

§   Bu dönemde olaylar İstanbul dışına çıkmıştır ve yerli hayat konu edinilmeye başlanmıştır.

§   Bu döneme ait bazı sanatçılar şu kişilerdir: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Falih Rıfkı Atay, Aka Gündüz..

 

VI.   ÜNİTE TİYATRO

         TİYATRO

 

       Geleneksel Türk Tiyatrosu

1.     Karagöz-Hacivat

§   Doğaçlamaya dayalı bir tiyatrodur, yazılı bir metin yoktur.

§   Bu tür tiyatroda seslenmeler, soru cümleleri, tekerlemeler kullanılır.

§   Anonim niteliktedirler.

§   Bu tür tiyatrolarda güldürü, şive taklitleri, yanlış anlaşılmalar önemli unsurlardır.

§   Gölge oyunudur ve bu gölge şu şekilde oluşturulur: Deriden kesilen bir perdeye, tasvir adı verilen bazı şekillerin arkadan bir ışık verilerek oluşturulur.

§   Bu türde Hayali adı verilen kişi ve bu kişiye yardımcı olan yardak, Küşteri Meydanı adlı perdede oynatılan oyundur.

§   Bu oyundaki tiplemeler ve özellikleri şunlardır:

       Karagöz-> Okumamış, halk diliyle konuşan, duyduğu şeylere farklı anlamlar yükleyen kişidir.

       Hacivat-> Öğrenim görmüş ve medrese diliyle konuşan ve görgü kurallarına uyan kişidir.

       Çelebi-> Malı mülkü olan zengin, mirasyedi tiptir.

       Zenne-> Karagöz oyunundaki kadın tiptir.

       Tiryaki-> Konuşmanın en önemli yerimde uyuklayan kişi.

       Beberuhi-> Cüce ve yaygaracı bir tiptir.

       Tuzsuz Deli Bekir, Zeybek, Külhanbeyi, Türk, Yahudi gibi tiplemeler de vardır.

 

§   Dört bölümden oluşur: Giriş (Hacivat’ın semai okuyarak geldiği bölümdür.), Muhavere (Karagöz ve Hacivat’ın konuşmaya başladığı bölümdür.), Fasıl (Olayın konu edinildiği bölümdür, burada işlenen konuya göre isimlendirilir.) Bitiş (Hacivat ve Karagözün birkaç cümlelik konuşma yaptığı bölümdür.).

 

2.     Orta Oyunu

§   O döneme ait sosyal, kültürel ve siyasi yaşamın izlerini taşır.

§   Bu oyun sahne olarak kabul edilen bir yerde etrafını çeviren insanlara hitaben oynanır. Bu oyun alanına palanga denir.

§   Bu oyundaki dekor unsurları şunlardır: Yeni Dünya (ev olarak kullanılan paravan) ve Dükkan (iş yeri olarak kullanılan iskemledir)

§   Çalgılara yer verilir örneğin, zurna, çifte-nara gibi..

§   Bu oyundaki tipler:

       Kavuklu-> Eğitim görememiş, halk ağzıyla konuşan ve söylenenleri yanlış anlayan tiptir.

       Pişekar-> Eğitim görmüş, medrese diliyle konuşan ve görgü kurallarına uyan tiptir.

       Diğer tipler: Zenne, Yahudi, Acem, Kürt, Rumelili, Arnavut, Ermeni, Kayserili, Frenk…

§   Orta Oyunu dört bölümden oluşur: Giriş ( Zurnacı ilk Pişekar havası ile gelir ve zurnacıyla pişekar sohbet eder daha sonra zurnacı Kavuklu havasını çalar ve Kavuklu söylene söylene gelir.), Muhavere (Pişekar ve Kavuklunun konuştuğu iki bölümdür.), Fasıl (Asıl olayın gerçekleştiği kısım olup, oyunun adı bu konuya göre verilir.), Bitiş (Pişekar ve Kavuklu son bir konuşma yaptığı bölümdür.).

       Diğer bu döneme ait oyunlar şunlardır: Meddah, Köy Seyirlik Oyunları.

         Tanzimat Dönemi

§   Batılı anlamda tiyatro örnekleri bu dönemde görülür.

§   İlk Batılı tiyatro Şinasi-> Şair Evlenmesi, İlk oynana tiyatro Namık Kemal-> Vatan Yahut Silistre

§   Bu döneme ait sanatçıların neredeyse tümü bu türde bir eser örnek vermiştir.

§   1. Dönem Tanzimat sanatçılarının amacı halkı eğitmek olup bu sanatçılar şu kişilerdir: Ahmet Vefik Paşa, Direktör Ali Bey…

VII. ÜNİTE: ANI HATIRA

         ANI (HATIRA)

§   Bir kimsenin başından geçen veya tanık olduğu olayların ve durumların üzerinden belli bir zaman geçerek, tarafsız bir şekilde anlatılmasına denir.

§   Amaç olarak; hayat tecrübelerinin paylaşılmak istenmesi, unutulmak üzere olan toplum değerlerinin hatırlatılması…

§   Yardımcı araç olarak resim, mektup veya günlük gibi belgelerden yararlanılabilir.

§   Türk edebiyatında ilk anı örneği Babür Şah’ın Babürnamesi’dir. Batılı anlamda ilk anı Halid Ziya Uşaklıgil’in Kırık Hayatlar eseridir.

§   Anı türünün tanınmış kişileri şu kişilerdir: Halid ziya Uşaklıgil (Saray ve Ötesi), Mehmet Rauf (Edebi Hatıralar)…

§   Anılar aynı zamanda öğretici metinlerdir.

§   Cumhuriyet Dönemi anı türü yönünden oldukça zengindir bunlar arasında: Yahup Kadri Karaosmanoğlu-> Gençlik ve Edebi Portreler, Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı; Yahya Kemal Beyazlı-> Siyasi ve Edebi Portreler; Refik Halit Karay-> Üç Nesil, Üç Hayat; Abdülhak Şinasi Hisar-> Boğaziçi Yalıları; Halide Edip Adıvar-> Türk’ün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev; Yusuf Ziya Ortaç-> Bizim Yokuş, Portreler; Falih Rıfkı Atar-> Çankaya; Necip Fazıl Kısakürek-> Yılanlı Kuyudan; Oktay Akbal-> Anı Değil Yaşam, Hiroşimalar Olmasın.

 

DİL BİLGİSİ

         Cümle Türleri (çeşitleri)

1.     Basit Cümle: Tek duygu ve düşünceyi anlatan, içinde tek bir yargı yani bir tane yüklem olmalı.

§   Yarın akşam sinema izleyeceğiz.

§   Babamın dükkanı üç sokak ötede.

 

2.     Birleşik Cümle: Tek bir temel cümle ve içinde yan cümleciğin (yargı bildiren başka cümle) bulunduğu cümle türüdür.

 

a.     Girişik Birleşik Cümle: Yan cümle fiilimsilerden oluşuyorsa.

§   Fazla tatlı tüketmek diş çürüklerine sebep olur.

§   Okuldan çıkınca bir süre sokakta oturdum.

 

b.     İç İçe Birleşik Cümle: Alıntı yapılan cümlelerin temel cümleye bağlanması şeklinde oluşur.

§   Ayşe, ‘’Su getir’’ dedi.

§   Ödevlerini akşama kadar bitirebilirsin, dedi.

 

c.     Koşullu Birleşik Cümle: Temel cümleye şartla bağlanan bir yardımcı cümledir.

§   Ödevini bugün bitirsen yarın lunaparka gideriz.

§   Aileniz izin vermezse gelemezsiniz.

 

d.     Ki’li Birleşik Cümle: Temel cümleye ‘’ki’’ bağlacı ile bağlanan yan cümlenin olduğu türdür.

§   Anlaşılıyor ki yarın ayrılacaklar.

 

e.     Mi’li Birleşik Cümle: Yan cümle ‘’mi soru edatıyla kurulan ve temel cümleye koşul ilgisiyle bağlanan cümlelerdir.

       Sonbahar geldi mi ağaçların yaprakları sapsarı olur.

 

3.     Sıralı Cümle: En az iki yüklem bulunmalı.

 

a.     Bağımlı Sıralı Cümle: Öge ortaklığı bulunan cümlelerdir.

§   Etrafına bakındı, kimseyi göremedi.

§   Bu şehirden çok sıkıldım, gitmek istiyorum.

 

b      Bağımsız Sıralı Cümle: Öge ortaklığı bulunmaz.

§   Gün bitti, ağaçta neşe söndü.

c.     Bağlı Cümle: Birden fazla yüklemin olduğu, yüklemlerin birbirine bağlaç ile bağlandığı cümlelerdir.

§   Gidiyorum fakat yarın geleceğim.

§   Ya bu deveyi güdersin ya da bu diyardan gidersin.

 

         ÖGE DİZİLİŞİNE GÖRE CÜMLELER

1.     Kurallı Cümle: Yüklemin cümle sonunda yer aldığı cümle türüdür.

§   Sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi.

§   Kitap yazmak için yeni bir konu bulamamış.

 

2.     Devrik Cümle: Yüklemin sonda bulunmadığı cümlelerdir.

§   Çamurdan evler, bebekler yapardık küçükken.

§   Dante gibi ortasındayız ömrün.

 

3.     Eksiltili Cümle: Yüklemi bulunmayan cümlelerdir, genellikle şiirlerde görülür.

§   Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

§   Eteklerine gümüş rengi bir yığın yaprak

 

 

VIII. ÜNİTE: HABER METNİ

1.     Haber

§   Bir olayın bir olgunun üzerinde elde edilen bilgidir, haber metni; bu elde edilen bilgilerin yayın organlarına yaymak amacıyla yazılmasıdır.

§   Haber metnini yazan kişi tarafsız olmalıdır, nesnel bir anlatımla anlatmalıdır aynı zamanda açık ve anlaşılır nir dili olmalıdır.

§   Haberin konusu güncel olmalıdır ve haberin başlığının konuyu kapsayıcı ve ilgi çekici olması gerekir.

§   Haberin giriş bölümünde haberin ne olduğuna dair açıklayıcı özellikte cümleler olmalıdır.

§   Haber metinler yazılırken uyulabilecek ili yöntem vardır bunlar: Piramit (habere ilişkin ayrıntının haberin sonunda verilmesidir.) ve Ters Piramit (Haberdeki can alıcı noktaların başta verilip, ayrıntıların önem sırasına göre sıralanmasıdır.).

§   Bir haber metni yazılırken kaynağının güvenilir olması çok önemlidir. En doğru kaynağa ulaşma safhasına uygulanacak en güzel metot 5N1K’dır.

         5N1K

§   Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden ve kiminle sorularının tümüne denir.

       Bazı önemli Habercilik Terimleri

§   Ajans: Haber toplama, yayma ve üyelerine yayma işleriyle uğraşan kuruluştur.

§   Asparagas: Şişirme haber.

§   İktibas: Başka bir kaynaktan elde edilmiş yazının gazetede olduğu gibi yayımlanması.

§   Dekroşe: Gazete ve dergilerde yan sütunlara taşan yazılar.

§   Stop Press: En son gelen haber.

§   Sürmanşet: Gazetenin ön sayfasındaki, logonun üstündeki başlık.

§   Spot: Haber metinlerinden daha büyük bir şekilde yazılmış başlık.

§   Tekzip: Yalanlama.

§   Tiraj: Baskı sayısı.

 

2.     Dergi:

§   Konuları siyasi, edebi, hukuki, ekonomi gibi belli aralıklarla çıkan yayınlardır.

§   Araştırma, inceleme, deneme ve gezi yazısı gibi türleri bünyesinde barındırabilir.

§   Dergilerde yer alan haberler gazetedeki haberlere oranla daha uzun olabilirler.

§   Dergiler de gazetelerde olduğu gibi haberleri güçlendirmek için fotoğraflardan yardım alabilir.

3.     Genel Ağ

§   1990’lı yıllarda Türkiye’de kullanılmaya başlamıştır.

§   Zamanla dergi ve gazeteler içeriklerini genel ağlarda yayınlamaya başlamıştır.

§   Burada amaç kitlesine göre okunacak haberin en kısa sürede o kitleye ulaştırılmasıdır.

§   Yazılı ve görsel şekilde erişim mevcuttur.

§   Burada yazılan veya bulunan haberler haberin gidişatına göre hemen güncellenebilir niteliktedir.

§   Kişi bu yöntem sayesinde dünyanın neresinde olursa olsun istediği habere hemen ulaşabilir.

 

IX.   ÜNİTE: GEZİ YAZISI

       Gezi Yazısı

§   Bir yazarın çeşitli sebeplere dayanarak ya yurt içinde ya da yurt dışına gitmesi neticesi, gittiği yerleri canlı ve akıcı bir şekilde aktarmalıdır.

§   Gezilebilecek her türlü yer gezi yazısının konusu olabilir.

§   Gezi Yazısı yazan kişinin en dikkat edeceği şey gezdiği yerlerde yaptığı gözlemlerdir.

§   Bu tür yazıları yazan kişi hikayelerden, efsanelerden, atasözlerinden veya deyimlerden yararlanabilir.

§   Gezi Yazısı ilgi çekici olmalıdır.

§   Dünya edebiyatında en önemli örneği 13. Yüzyılda Marco Polo’nun Seyahatnamesi ve 14. Yüzyılda Ibn-i Batuta’nın Seyahatnamesidir; Türk edebiyatında ilk seyahatname Seydi Ali Reis’in Mir’atü’l-Memalik adlı eseridir, en tanınmış seyahatname ise Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’dir. Bu seyahatnameden biraz bahsetmek gerekirse:

§   Evliya Çelebinin Seyahatname adlı eseri: dil , coğrafya, tarih ve toplum bilimi için çok önemi bir kaynak niteliği taşır. 17. Yüzyılda yazılmıştır ve dili konuşur gibidir yani divan edebiyatının süslü ve sanatlı anlatımı yoktur.

§   Divan edebiyatında düz yazıya inşâ, düz yazı yazana münşî denirdi.

       Tanzimat Dönemi’nde Batılı anlamda gezi yazısı örnekleri verilmeye başlanmıştır.

§   Bu dönemdeki yazarlar Avrupa’ya gidip oradaki izlenimlerini aktarmışlardır.

§   Bu dönemde yazılan gezi yazısı örnekleri: Ahmet Mithat Efendi -> Avrupa’da Bir Cevelan; Direktör Ali Bey -> Seyahat Jurnali.

§   1908’’li yıllardan sonra Gezi Yazısı türünde artış olmuştur bu dönemde yazılan bazı gezi yazıları şunlardır: Ahmet Haşim> Frankfurt Seyahatnamesi; Cenap Şehabettin-> Hac Yolunda, Afak-ı Irak, Avrupa Mektupları.

       Cumhuriyet Dönemi’nde pek çok yenilik getirilmiştir. Dil sade ve akıcıdır.

§   Bu döneme ait bazı gezi yazıları: Falih Rıfkı Atay-> Denizaşırı, Bizim Akdeniz, Tuna Kıyıları, Yolcu Defteri, Gezerek Gördüklerim; İsmail Habib Sevük-> Tuna’dan Batıya, Yurttan Yazılar; Haldun Taner -> Düşsem Yollara Yollara; Nahit Sırrı Örik-> Anadolu…

 

        

 

Yorumlar

Dost Yüz

Hikaye Serisi - 2

Hikaye Serisi - 4

Hikaye Serisi - 3