Hikaye Serisi - 2
Annem evi terk etmişti. Babamla kanepeye karşılıklı oturmuş sessizliğin sorunumuzu çözmesini bekliyorduk. Göz göze gelmekten korkuyor, ilk kim konuşmaya cesaret edecek bilemiyorduk. Neden gitsin ki, diye sorup duruyordum kendime. Eminim babam da aynısını yapıyordu.
Ortaokula giden kız
kardeşim kendi anahtarıyla içeri girdi. Olanlardan habersiz odasına gitti.
Deren odasında günlük kıyafetini giydikten sonra yanımızdan geçip mutfağa
gidiyordu ki, “Nereye gidiyorsun?” dedim.
“Annemi öpmeye ve kurulacak
sofraya yardım etmeye.”
Babam duygusal bir sesle,
“Yok. Annen yok artık,” dedi.
Deren ağlar, üzülür diye
düşünüyordum ki, “Sonunda gitti. Gitmesin diye o kadar uğraştım ki. Sarıldım,
öptüm, yardım ettim. Başaramadım işte.”
Babam kulaklarına
inanamadı. Oldukça sinirlendi. “Demek sen biliyordun annenin gideceğini. Neden
söylemedin o halde? Onun için mi hiç şaşırmıyorsun?”
Babamın bıraktığı yerden
ben devam ettim. “Sen nasıl bize söylemezsin? Bu işin şakası mı olur?” dedim
Deren’e.
“Neden bana saldırıyorsunuz
ki? Siz de gideceğini biliyordunuz.”
Babam iyice vitesten attı.
“Kızım biz nerden bilelim annenin gideceğini? Sor bakalım ağabeyin Erkan’a
anlamış mı annenin gideceğini?”
“Babam haklı. Biz nereden
bilelim ki?” dedim.
Deren oldukça rahat
tavırlarla, “Annem adına sevindim. Umarım huzur bulur.”
“Kızım sen bizi çıldırtacak
mısın? O halde biliyorsun annenin nereye gittiğini?”
“Ben gideceğini anladım,
siz de nereye gittiğini bulun. Ben mutfakta size atıştıracağınız bir şeyler
hazırlayayım.”
“Babam da ben de aç maç
değiliz. İştah mı bıraktınız analı kızlı?”
“Giderken bile bizi
düşünmüş canım annem. Mutfakta herkesin seveceği yemekleri hazırlamış. Geliyor
musunuz, gelmiyor musunuz?”
Babam dayanamadı, alttan
aldı. “Kızım, bir tanem gelirsek annenin nerede olduğunu söyleyecek misin?”
Deren, “Nereye gittiğini
bilemem. Seviyorsanız annemi onu siz bileceksiniz. Ben sadece neden gittiğini
söylerim. Aslında siz de biliyorsunuz neden gittiğini; ama basiretiniz o kadar
bağlanmış ki bilmediğinizi zannediyorsunuz.”
Deren’e içten içe kızmaya
başlasam da elimiz mahkûm katlanıyorduk babamla. Babam cevap vermeden ben
atıldım, “Tamam. Kabul ediyoruz,” dedim.
Hakikaten Deren’in dediği
gibi her birimizin sevdiği yemekleri özenerek hazırlamıştı annem. Kafayı
yiyecektim neredeyse. “Madem bizi bu kadar seviyor, neden terk etti o zaman?”
Yemeğin ortasına doğru
babam Deren’e dönerek, “Anlat bakalım, annen neden bizleri terk etti?”
“Annemim sizi terk ettiği
falan yok. Asıl siz annemi terk ettiniz.”
Yemeği bırakıp elimdeki
çatalı, bıçağı sıkmaya başladım sinirimden. “Bana bak Deren, sen bizim
aklımızla dalga mı geçiyorsun. Biz işte buradayız ya! Nasıl oluyor da biz onu
terk etmiş oluyoruz?”
“Burada, evde, aynı çatı
altında olmak yetmiyor işte.”
“Canım kızım, ne kusur
ettik söyle o zaman? Ağabeyini de beni da daha fazla üzme artık.”
“Sözümü kesmezseniz tek tek
anlatırım.”
Babam da ben de kabul ettik
Deren’in bu isteğini. “Canım babacığım, en son annemle ne zaman sinemaya
gittin, sahilde baş başa bir yemek yiyip dolaştın? En son ne zaman anneme bir
çiçek aldın? Annemi en son ne zaman giydirdin? En son ne zaman eve güler yüzle
girdin, sofrada gözlerine bakıp tebessüm ettin, yemekler için teşekkür ettin?
Hiç. Kocaman bir hiç. Canım ağabeyim ya sen, en son ne zaman anneme sarılıp
öptün? Anne çay, anne kahve, anne soda, anne su, demekten başka ne zaman bir
kere olsun onca hizmetlerine karşı teşekkür ettin? Ağrıyan beliyle dağıttığın
odanı nasıl toparladığını, her defasında giydiğin onca kıyafeti nasıl
ütülediğini hiç düşündün mü? Düşünsen teşekkür ederdin. Size olan bağlılığı ilk
günkü gibi devam etsin diye o kadar çabaladı ki? Ama siz ona hiç yardımcı
olmadınız. Ona hapis hayatı yaşattınız. Dört duvar arasında yıllarca
sevdiklerine gitme şansı tanınmadan. Buna hangi can dayanır? İkinize de soruyorum
annem hangi sofrada tek seferde lokmasını bitirebildi? Her defasında olmayan
bir şeyi isteyip sofradan kaldırmadınız mı onu? Hangi birinde isyan etti?
Etmedi; çünkü sizi hep sevdi. Sizin unuttuğunuz ilk günkü aşkla, muhabbetle
sevdi. Size olan sevgisini tükettiğinizi anladığı gün bu kötü duyguyu yaşamamak
için evi terk etti.”
Deren konuştukça sesi
yükseliyor, bizim başımız önümüze düşüyordu. Hepsinde haklıydı.
Bencilliğimizden annemizi ihmal ettiğimizi anlamıştık artık. Anlamamız çözüm
değildi. Geç kalmıştık. Cesaretimi toplayıp, “Bir şey sorabilir miyim?” dedim.
“Sözümü kesmeyecektiniz.
Söz vermiştiniz,” deyince tekrar sustum. Deren kaldığı yerden devam etti,
“Annem belki bir şey söylemiyor, dert yanmıyordu; ama aslında çok şey
söylüyordu, anlatıyordu bakışları. Siz anlayamamışız, anlamak istememişsiniz
bencilliğimizden. Dünyanın en kolay şeyi bir kadını memnun etmektir sevgili
babacığım. Siz erkeklerden çiçek, sinema, kıyafet, gezme-tozma istediği yok bir
kadının. Kadınların siz erkeklerden istediği tek bir şey var: Onlara önemli
olduklarını hissettirmeniz. Boş vakitlerinizi değil, en güzel anlarınızı
ayırmanız. Bunu başardığınızda zaten çiçek de alırsınız, sinemaya da gezmeye de
götürürsünüz. Hayat müşterek der, yardım eli uzatır, hayatı paylaşırsınız. Annem
bizleri derinden sevdi. Yeri geldi yanık yanımızı da sevdi, yeri geldi merhem
oldu yaramıza. Sevgisi hiç kabuk değiştirmedi, ilk günkü gibi hep içtendi.
Umarım anlamışsınızdır. Beni söyleyeceklerim bu kadardı.”
Babam da ben de teslim
olmuştuk Deren’in sözlerine. Sonuna kadar haklıydı. Anneme, evde bizi bekleyen
bir robot muamelesi göstermişiz babamla resmen. Babam derin bir nefes aldıktan
sonra başladı konuşmaya, “Şunu anladım ki kadın evi terk ederse güneş ne
aydınlatır ne ısıtır o evi. Her şey karanlık ve uz keser şu an yaşadıklarımız
gibi. Yok mu bir yolu bu işi düzeltmenin kızım?”
Deren, “Bu noktaya gelmeniz
güzel. Annem hepimizin sevdiği yemekleri yapıp gittiğine göre bizi hâlâ
düşünüyor, seviyor demek. Size olan bağlılığının zayıfladığını anlayıp gittiğine
göre bağlılığını eski günlerdeki gibi kuvvetlendirmeye gitmiş olabilir. Onun
için terk eden o değil, sizsiniz demiştim. Bunu da nerede yapabilir, onu da sen
bileceksin sevgili babacığım,” deyince babamla düşünmeye başladık.
Biraz düşündükten sonra
babam, “Galiba biliyorum. Gelin benimle,” dedi. Yolda çok ısrar etsek de nereye
gittiğimiz söylemedi. Gideceğimiz yere varmadan büfeden dört kâğıt helva aldık.
Biraz da olsa bir şeyler anlamıştık. Eski Türk filmlerinde sahilde yeni âşıklar
kâğıt helva yiyerek bağlılıkları gösterirlerdi. Sahile gelince indik. Babam
navigasyona bağlı gibi hedefe gidiyordu. Arkadan zor yetişiyorduk. Akşam iyice
çökmüş, ortalık tenhalaşmıştı. Banklar boş sayılırdı. Babamın gözüne kestirdiği
bankta tek bir kişinin uzaktan siluetini görebiliyorduk. Babam bizden önce
varıp iki eli arkadan omzuna dayadı. Annemiz olduğundan emindik. Annem de ayağa
kalkınca babam karşısına geçti. Biz de yetiştik. Annemin o akşam babama
söylediği sözü ömrüme küpe yaptım.
“Geleceğini biliyordum,”
dedi annem. Ümit böyle bir şey işte. Annemin tek ümidi bizimle olan
mutluluğuydu; ama biz bunu onun elinden almıştık. Sonrası çok güzeldi. Dördümüz
de kâğıt helvalarımızı sahil boyu yerken babamla annemin nasıl tanıştıklarını,
hayatlarını birleştirdiklerini tüm detaylarıyla öğreniyorduk.
Anne olmak kolay değilmiş
meğer. İçinde bir de analık var ki o daha büyük bir duyguymuş. Annem hayatımız
boyunca unutamayacağımız güzel bir ders vermişti bize. Kaçtığı zannettiğimiz
yer, aslında bize daha kuvvetle sarıldığı yermiş. Deren haklıydı. Onu yalnız
bırakan bizmişiz meğer. Ne de olsa o da bir anne adayı. Kadının üstün, fedakâr
ve bağışlayıcı olduğunu öğrenmiştim artık.
Bu saatten sonra iyi bir aile olucaktik ve evimize mutsuzluk diye birşey girmeyecekti zaten iyi bir aileydik ama birbirimizin farkında degildik hal ve hareketlerimiz birbirimizden tamamen bağımsızdı ama artık öyle değil şimdi çok iyiyiz mutluyuz ve birbirimize karşı saygılıyız insan birşeylerin değerini ılla kaybedince anlamak zorunda değilmiş kaybetmeden anlamak her zaman mutluluğa çıkar biz güzel bir aileyiz mutluyuz huzurluyuz ve birbirimizi anlıyoruz annem dünyanın en güzel en iyi niyetli ve düşünceli kadını babamda bizim için herşeyi yapabilecek altın yürekli bi adam ailemiz ilk günkü aşk kokan haline döndü mutluyuz huzurluyuz kiran değil mutlu eden taraf olun bağışlayıcı ve akıllı çünkü aile olmak bunu gerektirir ve biz bir aileyiz sonsuza dek .
YanıtlaSilBir ev nasıl çatısız olmazsa annesiz de o kadar olmaz aslında. Annelerimiz bütün evin yükü taşır da sesi çıkmaz. Anne olmadığında arkanı toparlayacak kimse yoktur. Anne olmadığında eve girdiğinde yemek kokuları gelmez. Düzen olmaz. Kadınlar bişeyleri ince ayrıntılarıyla düşünürken, Erkekler işe güce kendini kaptırıp ailesine çok vakit ayırmazlar. Dersine yardım eden annedir. Okula götüren annedir. İlk kelimene şahitlik eden anedir. İlk adımlarına şahit olan annedir. Başta seni dünyaya getirmek için acı çeken de annedir. Ayaklarının altında cenneti taşıyan bir varlık nasıl olur da unutulur.. İlgilenilmeyen çiçek zamanla solar. Ne zorluklarla büyüttüklerini, ne zorluklarla o aile kurulduğunu unutmadan davranmak gerekir...
YanıtlaSilMerve gider
12/D
Sonun da babam da abim de farkındalık saglayarak bir daha aynı hataya düşmediler babam şu dersi çıkardı birine hediyeler almak birine çiçekler almak yerine onun işlerini hafifletmek ona yardım etmek minet duymak teşekkür etmek hem işini sevmesine hem de onu köleleştirmemeye yönelik bir eylem hep bu zihniyetle hareket etmeye başladılar ara da sıra da yemekleri babam yapardı abim camları silerdi eşyalarını toplardı çünkü kimse kimsenin arkasını toplamak zorunda değildi evimize gelen bu medeniyet ve farkındalık aile bagımızı daha çok güçlendirdi artık daha çok yardımlaşma ve süprizler vardı ama bende çok şey ögrendim birini kaybettiğimiz de onun degerini daha çok anlıyoruz kaybetmeden önce hiçsizleştirdiklerimizi kaybedince önemsiyoruz ailemiz şimdi tamamlandı ömrümüzün sonuna kadar bu mantıkla ilerledik
YanıtlaSilElif Birinci
12/D
Annesız ne koy nede kasaba olmadıgı anlamıştık annesiz ev soluk bir gül gibiydi annem evden gittiğinde bom boştu ev üzerimize gelmiyordu ev ananemizi bulduğumuzda babam ve ben ve kardesım çok sevındık artık eski gibi degildik babam sanki yenıden dogmus gibiydi anneme o kadar saygı duyuyordukı anneme empati kurarak yaklaşıyordu erkek kardeşim anneme cok düşkün olmuştu iyiki annem evden gitmişti cünkü abim ve babam annemın kiymetini anlamişlardı eskisinden daha mutlu bir aile olduk
YanıtlaSilAnnesız ne koy nede kasaba olmadıgı anlamıştık annesiz ev soluk bir gül gibiydi annem evden gittiğinde bom boştu ev üzerimize gelmiyordu ev ananemizi bulduğumuzda babam ve ben ve kardesım çok sevındık artık eski gibi degildik babam sanki yenıden dogmus gibiydi anneme o kadar saygı duyuyordukı anneme empati kurarak yaklaşıyordu erkek kardeşim anneme cok düşkün olmuştu iyiki annem evden gitmişti cünkü abim ve babam annemın kiymetini anlamişlardı eskisinden daha mutlu bir aile olduk
YanıtlaSilAnnesız ne koy nede kasaba olmadıgı anlamıştık annesiz ev soluk bir gül gibiydi annem evden gittiğinde bom boştu ev üzerimize gelmiyordu ev ananemizi bulduğumuzda babam ve ben ve kardesım çok sevındık artık eski gibi degildik babam sanki yenıden dogmus gibiydi anneme o kadar saygı duyuyordukı anneme empati kurarak yaklaşıyordu erkek kardeşim anneme cok düşkün olmuştu iyiki annem evden gitmişti cünkü abim ve babam annemın kiymetini anlamişlardı eskisinden daha mutlu bir aile olduk
Sil